9 Temmuz 2024 Salı

BLOGLARI CANLANDIRMA PROJESİ 6 : Anne Oğul Gezmelerimiz II ~~

Selamlar Sevgili Blog Dostum!

Blogları Canlandırma Projesi etkinliğimiz devam ediyor. Her ay bir tema veya birkaç tema belirliyoruz bu tema veya temalarda okuyoruz, izliyoruz, dinliyoruz, her ay sonunda veya gelecek ayın ilk haftasında yazıyoruz.

Haziran ayı temalarımız korku, polisiye, gezi çocuk idi. Polisiye ve çocuk temalarını seçtim. Bir İsveç polisiye dizisi ve bir yerli çocuk romanı seçtim. İkisi de iyiydi. //  deeptone'dan alıntıdır. 

Ben de geziyi seçtim tabi ki bir de çocuk kategorisini polisiye falan benlik şeyler değiller. :)

Oğlumla gitmeyi çok çok sevdiğimiz Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'ni paylaşacağım. 

Öncelikle Web sitesinden birkaç alıntı yapayım.

NGBB, Pazartesi günleri hariç, resmi tatiller dahil bütün yıl boyunca açıktır. Ancak yönetimin gerekli gördüğü durumlarda bahçe ziyarete kapatılabilir.

NGBB, Pazartesi günleri bakım ve onarım çalışmaları sebebiyle ziyarete kapalıdır.

Bahçemize giriş ücretsizdir!

Bahçe içerisinde yiyecek, içecek, fidan ve tohum satışı yapılmamaktadır.

Bahçemizin iki adet ziyaretçi girişi bulunmaktadır;

Ataşehir Girişi | Ümraniye Girişi

Otoyol üzerinde bulunan Merkez Ada Kapısı'ndan ziyaretçi alınmamaktadır. Lütfen ısrarcı olmayınız.

Ziyaret Saatlerimiz:

Kasım, Aralık, Ocak ve Şubat aylarında

09.30 - 17.00 (Bahçeye son giriş 16.00)

Mart, Eylül ve Ekim aylarında

09.30 - 18.00 (Bahçeye son giriş 17.00)

Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında

09.30 - 19.00 (Bahçeye son giriş 18.00)


Şimdi de gelelim bizim eğlenceli paylaşımlarımıza *-*

Bu harika bahçeyle ilgili yıllar önce de bir paylaşım yapmıştım. O zaman üniversiteden arkadaşlarımla gitmiştim ama son 3 yıldır biriciğimle gidiyoruz. *-*

Bazen ikimiz başbaşa, bazen komşularla, bazen kuzenlerle... Hepsinde de gerçekten çok keyif alıyoruz. 


Bu kum alanları gerçekten çok seviyorum. Keşke bütün parklara koysalar :)





Tırmanmak bizim işimiz :)












Öpüp sevmeden duramayanlar el kaldırsın *-* 





Fotoğraflara, videolara baktıkça içim gidiyor... Güzel oğlum nasıl da büyüyor!

Rabbim tüm yavrularımızı korusun, onlara güzelliklerle dolu, huzurlu ve mutlu ömürler nasip etsin. 

Tüm annelere de en büyük önerim : Geçirebildiğiniz kadar çok zaman geçirin yavrularınızla. Ev işi yemek, misafir, o bu şu hepsi sonra da yapılabilir ama evlatla geçirilecek zaman ne yazık ki geçip gidince geri gelmiyor. Her anımızı dolu dolu geçirebilmek en büyük dileğim... 


Film için de tercihim SİHİRLİ EJDER

Tanıtım: 


İşçi sınıfı bir ailenin üyesi olan Din, büyük hayalleri olan bir üniversite öğrencisidir. Bir gün Din'in yolu dilekleri gerçeğe dönüştürebilen bir ejderha olan Long ile kesişir. İkisi birlikte Din'in uzun süredir kayıp olan çocukluk arkadaşı Lina'yı bulmak için macera dolu bir yolculuğa çıkar. Şangay'ın sokaklarında heyecan dolu bir maceraya atılan ikili, bu süreçte hayatın bilmecelerini çözmeye çalışır.

 Oyuncular: Constance Wu, Jimmy O. Yang, Jimmy Wong, John Cho, Natasha Liu Bordizzo

 Yönetmen: Chris Appelhans

 Yapım Yılı: 2021

 Ülke: ABD, Çin       Alıntıdır. 


Benim Yorumum :

Açıkçası ben filmi keyifli buldum. Benzer filmler izlemedim mi? Tabi ki de izledim ama yine de her seferinde keyif veriyor bu tarz filmler. Ama Alper bir yerden sonra sıkıldı ve oyuncaklarıyla oynamaya gitti :) 
Yaşından ve ekran karşısında çok fazla zaman geçirmeye alışkın olmadığından diye düşünüyorum. 

Özellikle ilkokul çağındaki çocuklar severek izleyeceklerdir. 

Herkese şimdiden keyifli seyirler! 


~~
Önceki paylaşımıma çok güzel yorumlar gelmiş herkese çok teşekkür ederim. 

Hastane süreci çok şükür güzel geçti. Şimdi çok daha iyiyim, inşallah Rabbim bir daha hastanelere düşürmesin. Sağlığımızın kıymetini bilelim.

Yeniden görüşünceye dek kendinize çok iyi bakın!

Kocaman Sevgilerimle,


21 Haziran 2024 Cuma

MyReal'dan Notlar ~~

 Selamlar Sevgili Blog Dostum! 


Öncelikle herkesin geçmiş bayramını tebrik etmek isterim. Umarım Rabbim çok çok çok daha güzel bayramlar görmeyi nasip eder. 


Bu bayram benim için oldukça zor ve yorucu geçti. Hayatımızda ilk defa kurbanımızı tek başımıza kestik. O sebeple ben de eşim de çok zorlandık. Ailenin kesmesi senin onlara destek olman ayrı, tüm sorumluluğun sende olması apayrıymış. Bizzat yaşayarak gördük. İlk gün akşama doğru kesilen kurbanımızın bölünmesi paylaştırılması falan derken 9 gibi çıkabildik alandan. Yakında olan bazı tanıdıklara, eski komşulara kurbanlarımızı dağıtıp eve döndük.
Ben şimdi bu kurbanlarla n'apacağım diye düşünüp anneciğimi anıp ağlarken Allah bin kere razı olsun canım komşum yetişti imdadıma. Açıkçası ben etten anlamam, neresi kıyma yapılır, neresi nasıl doğranır, insanlara neresi pay edilir... Komşumla birlikte kalan akrabalarımızı ve komşularımızı hesaplayarak tek tek herkesin payını ayırıp poşetledik. Alper Murat köfteyi çok sevdiği için komşu ablanın yardımıyla kendimiz için kıymalık ayırdık ayrı bir kaba koyduk. Uyuduğum zaman saat gecenin ikisi falandı... (Hayatımın rekoru :))


İkinci gün eşim ne yazık ki izinli olmadığı için işe gitti. Ben de kalktım kara kara düşünüyorum bunca eti nasıl taşıyacağım Alper Murat'la bu sıcakta oradan oraya nasıl gidip geleceğim... Derken bu sefer de canım kayınım yetişti imdadıma. Kendisi de karşıya gidiyormuş sağolsun bizi de götürdü. Çok şükür ki kurbanımızı herkese temiz bir şekilde teslim ettik. Rabbim umarım hayırlarımızı kabul eder...


Kardeşim, kuzenlerim, arkadaşlar falan hep birlikte babamda buluşup bayramlaştık. Birer kahve içtik, sonra herkes başka başka kapılara koştu. Bayramın en güzel yanı da bu olsa gerek *-* 

O kadar yorgundum ki biran evvel eve gidip dinlenmek istiyordum ama Alpişim vapura binmeyi çok istediği için dayımın eşinin peşine takıldık ve tramvayla Eyüp'e geçtik. Vapurun kalkmasına 20 dkk falan vardı neyse bekleriz deyip geçtik sıraya bir de ne göreyim vapurumuz 15 dkk rotar yapacakmış. Yalan yok vapurun rotarına hayatımda ilk defa denk geldim :)



Sonra tabi benim afacan tüm gün koşturmanın verdiği yorgunlukla kucağımda uyuyakaldı :)



Eyüp'ten Üsküdar, Üsküdar'dan Kadıköy, Kadıköy'den ev derken saat gene 9 olmuştu. Eşim annesinde olduğu için biz de oraya gittik. Sağolsun kayınvalidem bizim için yemek hazırlamıştı. Hemen sofrayı kurup yemeğimizi yedik, çayımızı içtik...

3. gün köfteler için soğan, maydanoz falan alayım deyip markete gittik. İncecik ve sapsarı olmuş maydanozları 20 TLye görünce bir sinir olmadım değil.  Ekonomik anlamda daha ne kadar kötüye gideceğiz hiç bilmiyorum... Allah gerçekten yardımcımız olsun. 

Velhasıl üçüncü gün de Alperin peşinde koşmakla ve köftelerle uğraşmakla geçti. 



4. gün komşu abla hadi gel kahvaltıya Botanik Bahçeye gidelim bize değişiklik olur çocuklar da oynarlar dediği için oraya gittik ama benim canım oğluşum orada da beni peşinden koşturmaya devam ettiği için yorgunluktan bitmiş bir halde döndüm eve :)




Biz 9 gün tatil yapan şanslı kesimden olmadığımız için de 2 gündür ofisteyiz. Eh birilerinin çalışması lazım dimi? :) 

Bunlar da karma fotolar olsun :)









Önümüzdeki hafta kalple ilgili küçük bir operasyonum olacak o yüzden 3-4 gün hastanede olacağım. Açıkçası biraz korkuyorum. Sürekli Alpişim bensiz nasıl duracak, üzülecek mi?, diye düşünüyorum... 

Bana dua edin, lütfen. 


Yeniden görüşünceye dek kendinize çok iyi bakın!

Kocaman Sevgilerimle,

12 Haziran 2024 Çarşamba

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 251 ~~

 Selamlar Sevgili Blog Dostum! 

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 251


Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta bir sohbet konusu seçiyor ve o konuda yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu bulabilir.

Haftanın konusu: "Bir problemle karşılaştığımızda şunlardan hangisini yapmak daha iyidir? Düşünmek, nette çözüm aramak, deneyimli birine danışmak" deeptone'dan alıntıdır.



D) Hepsi *-* 


Açıkçası karşılaştığım soruna göre hepsine başvurabilirim. Çünkü neden olmasın? :)

Bazen kendimi kendimden soyutlayıp dışarıdan bir göz olarak bakmaya çalışır, gözden kaçırdığım ne var diye düşünürüm. Bazen bilgim yetersizdir internetten araştırırım.
Bazen de o konuda bilgisi olduğuna inandığım biri/birilerine danışmak daha doğru hissettirir ve onlara sorarım.

Elbette ki günün sonunda bana en doğru gelen çözüm neyse onu uygularım. Ne de olsa sonuçlarına internete bilgileri yazanlar ya da bana akıl veren kişi/kişiler katlanmayacak. O yüzden fikir alsam da körü körüne bana sunulan çözüme uymam! 

Serde var bir asilik napalım :P 

Vakti olan herkesler yazsınlar, okuyalım! :)


Yeniden görüşünceye dek kendinize çok iyi bakın!

Kocaman Sevgilerimle,

7 Haziran 2024 Cuma

Anne Oğul Gezmelerimiz I ~~

 Selamlar Sevgili Blog Dostum! 

Canım oğlum resmen büyüyor ve buna şahit olmak çok güzel biliyor musun?! 😍

Mesela artık bebek arabasını istemiyor, anne yürüyelim diyor, otobüse binelim, vapura gidelim gezelim hattaaaa biz seninle takılalım baba çalışsın boşver işleri diyor! Allahım çıldırıyorummmm 🤩

Resmen gezmeci annenin gezmeci çocuğu ayy ne güzellll 🥳

Bu yazımda yapmayı en çok sevdiğimiz vapur turumuzu paylaşacağım. Sonrakinde de Nezahat Gökyiğit'i düşünüyorum ama kim bilir onu ne zaman yazarım :) 

~~

Alper Murat'ım da tam olarak anne ve babası gibi deniz aşığı bir çocuk.
-daha 5/6 aylık falandı denize ilk girdiğinde amannn ne tepkiler almıştık büyüklerden, tövbeler tövbesiii,(fırsat bulursam o zamanları da paylaşacağım)-
Bu beni inanılmaz mutlu ediyor! Tabi bazen zorluyor da zira kışın ortasında denize giremeyiz dimi? :)
Henüz deniz ısınmadığı için yüzemiyor olsak da vapurla gezmek de çok hoşumuza gidiyor. Biz de Üsküdar'dan ya da Kadıköy'den Eyüp Sultan vapurlarına biniyoruz ve yaklaşık 50-55 dkk vapurla geziyoruz. 
İstanbul kartla iki basımlık bir ücreti var, hatta anne kartı, yaşlı kartı falan olanlar kendi kartlarını da kullanabiliyorlar. Vapur Kadıköy'den her saat başı (10.00-11.00 gibi) kalkıyor. Üsküdar'dan da buçuklu saatlerde (10.30-11.30 gibi) kalkıyor. 


Duraklar :

  1. Kadıköy
  2. Kasımpaşa
  3. Fener
  4. Hasköy
  5. Sütlüce
  6. Eyüpsultan

  1. Üsküdar
  2. Karaköy
  3. Kasımpaşa
  4. Fener
  5. Balat
  6. Hasköy
  7. Ayvansaray
  8. Sütlüce
  9. Eyüpsultan

Biz sabah erkenden çıkıp kahvaltımızı da vapurda yapıyoruz. Tabi kahvaltı bittikten sonra vapurda adım atılmadık yer bırakmamaya yemin etmiş gibi her köşeye koşuyoruz o ayrı 😅

Vapurdan inince de ne yazık ki her seferinde en az iki saat beklemek zorunda kalsak da Alper çok sevdiği ve o dik yokuşu çıkamayacağı için Teleferik'e biniyoruz. 

Ben kahvaltımızı evde hazırlıyorum, Alper için sağlıklı olması adına ama vapurda da tost, portakal suyu, çay vb var tabi :)



uuuu köprünün altından geçiyoruz.







Kano yapan gençleri izlemek çok keyifli!





teleferikte selfie çekmeye çalışan bir anne ve yardımına koşan güzel insanlar ama asla poz vermeyen bebesi :)

Sen daha 3 yaşındasın çocuğum bu duruş nedir :)



kendimi çektiğimi görünce hemen kucağıma atladı tabi küçük adamıım 😇







Annee biz uçuyor muyuz? Baakk ağaçların üstünden gidiyoruz :)



Anne oğul 💙  kolajımızla veda edelim, şimdilik (:

Gerçekten herkese tavsiye ederim. İnanılmaz keyifli oluyor. Vakti olan herkesler denesin :)

Not: Fotoğraflar biraz karışık ve gelişigüzel oldu ama idare ediverin artıkın :)

Yeniden görüşünceye dek kendinize çok iyi bakın!

Kocaman Sevgilerimle,


6 Haziran 2024 Perşembe

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 250 ~~

 Selamlar Sevgili Blog Dostlarım! Nasılsınız bakalım, hayat nasıl gidiyor?


Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta bir sohbet konusu buluyoruz ve o konuda yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu bulabilir.

Haftanın konusu: “Grup olarak gezmek mi yalnız gezmek, keşfetmek mi?” //deeptone 'dan alıntıdır.


Deepsiciğim güzel konu bulmuş :)
Açıkçası ben genel anlamda gezmeyi çok seven biri olarak her ikisinin de farklı bir tadı olduğunu düşünüyorum. 

Tek başıma gezmek, kendimle başbaşa olmak, o an benim canım ne istiyorsa onu yapmak, nereyi görmek istiyorsam orayı görmek, nereye gitmek istiyorsam oraya gitmek ayrı bir lezzet... 

Bir grupla güle oynaya gezmek, birbirine farklı öneriler sunmak, gezdiğin yerle ilgili ön bir bilgin var ise paylaşmak, yanındaki kişinin baktığı açıdan bakmak falan apayrı bir lezzet...

O yüzden bence ikisi de yerine, zamanına, insanın o anki ruhuna göre çok çok keyifli olabileceği gibi hüsran da olabilir...
Zira grup gezilerinde uymanız gereken kurallar oluyor. Saatler, sıralamalar falan işte. Bu bazen güzel oluyor çünkü düşünmek zorunda değilsiniz. Kafanız rahat, sadece o anın keyfini çıkarmaya çalışıyorsunuz. Şuraya diyorlar şuraya gidiyorsunuz buraya diyorlar buraya gidiyorsunuz :) Tabii her daim bir iki sivri çıkıyor ya geç kalıyor ya ay ama ben şuradan bir şey alacaktım nolurdu iki dakika beklesenizler falan :) Ya da yoruluyorsunuz dinlenmek istiyorsunuz ama uyulması gereken de bir program olduğu için sesinizi çıkaramıyorsunuz. 

Tek gezmenin de iyi yanları da gruptaki olmayanlar işte o geç kaldı mı bu yemeğini bitirebildi mi ay şurada dinlensem kimse laf eder mi sıkıntısı yok. Her şey kafana göre! :) Ama o zaman da bazı şeyleri kaçırabiliyorsun. Her şeyi senin planlaman, her şeyi senin düşünüp yönetmen gerekiyor. Bu da insanı yorup gezinin keyfini kaçırabiliyor ama maceracı, korkusuz bir tipseniz, etrafınızda çok fazla insan istemiyorsanız tek gezmek tabi ki de her şeye rağmen çok daha keyifli olacaktır... 

Yani kısacası iki şeklin de hem artıları hem eksileri var. Eh kendimce de anlattım! :) 

Bakalım sizler neler düşünüyorsunuz bu konuda. Hadi yazıp haber verin de okuyalım.


Yeniden görüşünceye dek kendinize çok iyi bakın!

Kocaman Sevgilerimle,

30 Mayıs 2024 Perşembe

MyReal'dan Notlar Diyelim ~~

 Selamlar Sevgili Blog Dostum!

Size biraz karışık bir yazıyla geldim. Aklım gibi, ruhum gibi karışık her şey doğal olarak (:

~~

Bu ara Netflixteki Adalet konulu dizilere taktım kafayı. Özellikle Special Victims beni mahvediyor! Kendi kendime izleme şunu kızım zaten psikolojin geberik sen de üstüne toprak atıyorsun, deyip duruyorum ama yine ilk fırsatta hop bir bakıyorum açmışım izliyorum... 

İzlerken de hep şunu düşünüyorum : Dünyanın neresinde olursanız olun insanların olduğu her yerde çirkinlik var, ne yazık !! 

Kore Yapımı, Amerikan Yapımı, Türk Yapımı bir sürü dizi/film izliyorum. Her ne kadar gerçeği yansıtmamaktadır diye bir cümleyle başlasalar da hepimiz aslında gerçeğin yalnızca bir kısmını izlediğimizi, gerçeğin kat kat daha korkunç olduğunu biliyoruz.

Kadın tecavüzcüleri, Pedofili, Ensest, o bu derken bir de şimdi ülkemizde tavuğa, köpeğe tecavüz eden iğrençleri görüyoruz haberlerde! 

Allah var bizim evde asla haber saatlerinde TV açılmıyor! Zaten TV de sadece oğlumun çizgi film saatinde açılıyor onun dışında öyle bir süs eşyası gibi duruyor salonda işte. 

Çünkü o ekrandan gözlerimize soktukları o iğrenç haberlere, yayınlara artık katlanamıyorum. Midem bulanıyor! 

Savaşlar hele! Diri diri yakılan masumlar? Ah Ah! Toprak kabul edecek mi insanoğlunu acaba? 

Videoları ve gündemi görmemek için Twitter'ı kapattım, TV açmıyorum!.. Bir tek instagramla, blog kaldı. Muhtemelen böyle giderse instagramı da kapatacağım. Çünkü gerçekten dayanamıyorum artık. 

He üç maymunu oynayınca hayat değişecek mi? Tabi ki de hayır ama belki en azından ruhumun daha fazla yara almasına engel olurum. Biliyorum bu doğru değil ama bir çocuğum var ve yaralı bir ruh, bozuk bir psikoloji ile ona faydalı olamam. Kendime bile olamam... 


Anlayacağın kafam karışık, canım acıyor bunca acımasızlık karşısında, hayatı her şeyi sorgular haldeyim, gülmeye ar ediyorum adeta! 

Rabbim hepimizi korusun! 


Yeniden görüşünceye dek kendinize çok iyi bakın...

Kocaman Sevgilerimle,


29 Mayıs 2024 Çarşamba

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 249 ~~

 Selamlar Sevgili Blog Dostlarım,

Aslında buralardayım ama yokum da :) 
Bazı şeyler biraz karışık o yüzden yazamıyorum. Bir sürü taslağım var ama inşallah paylaşmaya hazır olunca yayınlayacağım hepsini *-*

Şu an için sevgili Deeptone'nun haftalık sohbetine katılayım istedim. (:

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 249



Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta pazartesi günü bir sohbet konusu seçiyor ve o konuda yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu seçebilir.

Haftanın konusu: "Çocuklar ev işlerine yardım etmeli mi?"


Açıkçası bu konuda ben de Deeptone'a katılıyorum. Çocuklar evde yapabilecekleri işleri yapmalılar. 
Çocukları normal dünyadan ne kadar uzak yetiştirirsek bizim kanatlarımızın altından çıktıklarında o kadar zorlanıp bocalar ve hatta hatalar yaparlar. 

O sebeple minik minik güçlerinin yeteceği şeyleri yapmalılar. 

Kız erkek tüm bireyler mutlaka ama mutlaka yemek yapmayı, evini temizlemeyi, kişisel bakımını, kıyafetlerini yıkamayı, ütülemeyi öğrenmeliler. 

Maddi anlamda hesap yapmayı, elindekiyle yetinmeyi, programlamayı öğrenmeli. 

Dediğim gibi bu hem geleceği için hem de bugünü için çok önemlidir. 


Bir tanıdığımız vefat ettiğinde en küçük çocuğu henüz 4/5 yaşındaydı ve tek başıma tuvalete bile gidemiyordu. En büyük olan da 13 falandı. O zaman o çocuklara o kadar üzülmüştüm ki kim bilir bakan insanlar neler diyecek? O küçücük çocuklar bir anda neler öğrenmek zorunda kalacak? Neler çekecek? 

En azından annesi olarak ben sevgiyle elimden geldiğince her şeyi öğretmekten yanayım. Tabi ki yaşının, fiziki ve psikolojik gücünün kaldırabileceği ölçüde...

Çünkü benim düşüncem şöyle ; Allah korusun ne zaman ne olacağı belli olmaz benim başıma bir şey gelirse çocuğum kendi başının çaresine bakabilir mi? 

Mümkün olduğunca evet, diyebilmek isterim. 

Dileyen, vakti olan herkesler yazsın da okuyalım! (:


Yeniden görüşünceye dek kendinize çok iyi bakın!

Kocaman Sevgilerimle,