3 Haziran 2016 Cuma

Hikayem: Karanlık Ruhlar - Bölüm 1: İlk Adım ~~

Selamlar Millet! (:

İişte ilk bölüm ile karşınızdayım. İnşallah bir aksilik olmazsa her hafta bir bölüm yayınlayacağım burada da :)

Keyifli okumalar!

1. Bölüm: İlk Adım ~~

Gözlerini açtığı an derin bir nefes çekti içine. Lanet olası karanlık yine rehin almıştı ruhunu. Yine kapkaranlık gökyüzüne uzanan alevlerin dumanı dolduruyordu ciğerlerini de kesiyordu soluklarını. Lanet etti bir kez daha. Yaşadıkları, yaşayamadıkları ve tüm kayıpları için lanet etti! Gözlerini kapatıp uyku denen o lanet şey benliğini ele geçirdiği her an yaşadığı kâbuslar için lanet etti. Uykuya direnemeyen benliğine lanet etti. Aldığı nefeslere lanet etti. O aşağılık herifi hala bulamadığı ve intikamını alamadığı için lanet etti. Hayata ve ona dair her şeye lanet etti!

Bir hışım girdiği banyoda, soğuk suyun altında, tenindeki terden kurtulurken başını duvarlardan birine yaslamış, nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu. Yıllardır her sabah aynı şeyi yaşamaktan bıkmıştı artık ama ne yaparsa yapsın geçmişin karanlığı peşini bırakmıyor, boynuna doladığı ilmeği daha da sıkıyordu. Her geçen gün daha fazla, daha fazla...

Yumruk yaptığı elini duvara geçirirken kaçıncı kere olduğunu bilmediği bir lanet ve küfür savruldu dudaklarının arasından. Soğuk duvarlara çarpıp kulaklarına dolan sesi, üzerine dökülen sudan daha soğuktu. Ruhunu, benliğini donduruyordu.

Musluğu kapatıp çıktı duşa kabinden. Neredeyse bir oda büyüklüğünde olan banyoda duşa kabinin hemen sağında duvarın tamamını kaplayan, beyaz bir dolap vardı. Dolaptan aldığı havlulardan birini beline sararken diğeri ile saçlarını kurulayarak ilerledi, tam karşısında duran aynaya doğru. Islak ayakları buz mavisi, su geçirmez parkelerle kaplı zeminde izler bırakıyordu. Aynanın karşısına geçtiği an yüzünü incelerken buldu kendini. Yıllar içerisinde ne çok değişmişti her sabah karşılaştığı yüzü. O, annesinin öpüp okşadığı tatlı çocuk değildi karşısındaki, şimdi kendine bile yabancıydı...



Elini hafifçe çıkmaya başlayan sakallarının üzerinde gezdirirken geçmişin anıları acı acı çaldı kapısını bir kez daha. Babası banyoda tıraş olurken onu izlediği, büyüyünce ben de babam gibi tıraş olacağım, annem beni de öpecek yanaklarımdan sonra da dudaklarımdan öpecek. Bana ne işte öpecek!, diyerek babası ve annesi arasında mekik dokuduğu güzel ama hatırladığı her an acı veren anıları...

Gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Kafasını hırsla iki yana kütletip çıktı banyodan. Banyo kapısının hemen yanında bulunan kapıyı açıp girdi kıyafet odasından içeri. Gözüne ilk çarpan siyah takımı ve gömleği alıp giydi. Kravatlarının bulunduğu çekmeceyi açıp oradan da siyah bir kravat çıkardı.

Kocaman odanın komple bir duvarını kaplayan aynanın karşısında gördüğü adam, ona göre sevgisiz, bomboş ve kimsesiz olsa da birçoğuna göre karşı konulmaz bir çekiciliğe ve güce sahipti. Masmavi gözleri, gördüğü an insanı içine çekiyor, özellikle kadınlar bakışlarındaki o girdaba kapılmaktan kendilerini alıkoyamıyorlardı. O gözler, hafifçe kısılıp da öfkeyle harlanınca dünyaları yakabileceğini düşündürse de aynı oranda olan soğukluğu ile iliklerine kadar dondurabiliyordu insanları. Genç adamın her daim sergilediği kendinden emin duruşu, gücün ve kontrolün kimin elinde olduğunu gayet net bir şekilde gösteriyordu herkese. Dimdik omuzları, 1.90'nın üzerindeki uzun boyuyla bir olunca daha da erişilmez bir his bırakıyordu insanın üzerinde. O, kapılması kolay ama elde edilmesi zor bir adamdı. O, nefret etmesi kolay ama savaşması, yenmesi zor bir adamdı.

Odasından çıkmış salona doğru ilerlerken Ateş Bey'in sesini duyunca yönünü değiştirerek mutfağa doğru ilerledi. İki katlı bu evde Ateş Bey üst katı tamamen genç adamın kullanımına bırakmıştı. Yatak odası, katın tamamını kaplayacak şekilde oluşturulmuştu. Çalışma odası, yatak odası, banyosu, küçük çaplı spor odası ve kıyafetlerinin bulunduğu giyim odası tamamen ayrı gibi dursa da aslında iç içeydi. Merdivenlerden çıkılınca sağda duran kapı yatak odasına açılırken diğer odaların kapıları yatak odasının duvarlarına konumlandırılmıştı. Aynı zamanda çalışma odasından da doğrudan banyoya açılan bir kapı vardı. Dolayısıyla genç adam yatak odasına girdiği an bir daha kimseyle karşılaşma riski olmadan istediği şekilde dolaşabiliyor, sporunu yaptıktan sonra doğrudan banyosuna ulaşabiliyor ya da istediği an çalışma odasına girip işlerini halledebiliyordu.

Alt katta ise mavi ve beyaz renklerinin hâkim olduğu geniş bir salon, Ateş Bey'in çalışma ve yatak odası ile mutfak bulunuyordu. Evin temizlik, yemek gibi işlerini yapması için tuttukları Yeliz Hanım ise bahçeden mutfağa bağlantılanan müştemilatta kalıyordu.

Yeliz Hanım ile derin bir pazarlık içerisinde olan Ateş Bey ilk etapta genç adamın mutfağa geldiğini fark etmese de Yeliz'in yüzünde oluşmaya başlayan tebessümü görünce anlamış oldu arkasında birinin olduğunu ve tabi o kişinin kim olduğunu da... Yakalanmış olmanın verdiği sinirle, genç adamın bir şey söylemesine izin vermeden "Ooo paşam! Uyanabildiniz mi sonunda! Bir an toplantıyı boş verdiğinizi ve güzellik uykunuzdan feragat edemeyeceğinizi düşünmüştüm de ben," dedi, konuyu değiştirme çabasıyla.

Karşısındaki yaşından çok daha dinç duran adamın blöfünü görse de "Uyandım Ateş Bey. Hiç merak etmeyin sizi o aç kurtların arasına asla tek başınıza göndermem," diyerek adamın oyununa eşlik etti. "Yeliz Hanım, varsa bir çayınızı içerim, siz de o sırada Ateş Bey'in ısrarla getirmenizi istediği şeyin ne olduğunu anlatır hatta mümkünse önüme getirirsiniz dimi?"

"Höst haytaya bak! Ne zamandan beri kendi evimde yediğimin içtiğimin hesabını verir oldum ben?"

"Yaklaşık 10 gün önce saklamış olduğunuz Checkup sonuçlarını öğrendiğimizden beri olabilir mi acaba? Ah pardon saklamamıştınız sadece 5 aydır uygun bir zaman bulamamıştınız söylemek için öyle dimi?" diyerek bıyık altından gülse de aslında Ateş Bey'in checkup sonuçlarının kendilerine söylendiği gibi iyi olmadığını öğrendiğinde yaşadığı endişe hiçbir şeyle ölçülemezdi. Bu hayatta her şeyini kaybetmişken tutunduğu dal olmuştu Ateş Bey onun. Şimdi onu da kaybederse aldığı nefesin, yaşadığı hayatın ne anlamı kalırdı ki? İçine girdiği kasvetli havayı dağıtmak için kafasını şiddetle iki yana salladıktan sonra ne zaman konduğunu fark etmediği çayından bir yudum aldı.

"Hadi bakalım koca kurt savaş meydanını boş bırakmaya gelmez. Kazanılması gereken bir zaferimiz var!"

"Bırak zevzekliği de söyle Harun'a hazırlasın arabayı."

Hiçbir şey söylemeden yüzünde hafif bir tebessüm ile ayrıldı mutfaktan. Ama evin kapısından çıktığı an dikleşen omuzları, düz bir çizgi halini alan dudakları ve buz mavisi gözleri ile görenin kanını donduran o soğuk duruşuna bürünmüştü.

Daha sesini çıkarmadan "Arabanız hazır Azad Bey, Ateş Bey'i beklemeden mi çıkacağız. Yoksa kendileri de gelecekler mi?" diye soran Harun ile göz göze geldi. Adamın koyu kahve gözlerine diktiği gözleri verdiği tek cevaptı. Arabanın arka koltuğuna yerleşip bekledi.

Ateş Bey, onun tam aksine yüzünde babacan bir tebessüm ile çalışanların hepsini selamlayıp Harun'un da omuzunu hafifçe sıktıktan sonra oturdu genç adamın yanına. Araba hareket edene kadar tek laf etmeseler de ev görüş açılarından kaybolunca tutamadığı kahkahası ile "Yazık be oğlum, adamlar korkundan nefes alamaz hale geliyorlar, bari zavallı Harun'a acı da o dondurucu bakışlarını çocuktan uzak tut," dedi.

Taviz vermeyen bir ses ile "O da o ahmak sürüsünün önünde zevzeklik edip asabımı bozmasın!" dese de kendisi de en az Ateş Bey'in sevdiği kadar seviyor, güveniyordu Harun'a.

Toplantının yapılacağı şirketin önünde duran araçtan inerlerken Ateş Bey'e önden gitmesini söyleyip kendisi Harun'a yaklaştı ve varla yok arası bir ses ile "Dua et Harun. Ayrıca evine gidip karın ve kızınla vakit geçir, bugün izinlisin," diyerek bahçedeyken sergilediği sert tavır için olan üzüntüsünü göstermiş oldu genç adama.

"Başaracağınıza eminim Azad Bey. Sonrasında sizi güvenli bir şekilde evinize ulaştırmak üzere burada olacağım. Her zaman..." diyerek bir baş selamı verip arabaya geri bindi, Harun.

Azad, minnetini gösterir bir şekilde gözlerini kapatıp kısa bir süre için sıktıktan sonra arabaya arkasını dönüp şirkete doğru ilerlerken içinden 'Benimlesin dimi annem? Cennetten duaların benimle... Ve ben senin duaların ile başaracağım. Senin için başaracağım!' dedi. Son kelimesi ile duruşu sanki mümkünmüş gibi daha da dikleşmiş şirketten içeri ilk adımı atmıştı.

***
Not: Gözünüze çarpan herhangi bir hata ve / veya eksik konusunda yorum yapmaktan çekinmeyin, lütfen. Sizler açıkları söyleyin ki ben daha iyisini yapabileyim, dimi? :)

Okuyan herkese teşekkürler ~~

Sosyal medya:
Aslı Yılmaz'dan Hikayeler -MyReaL-
https://www.facebook.com/groups/1483907988572435/ (Bu grupta yalnız kadın okuyucular var:))
https://www.facebook.com/MyRealAsliYilmaz/
https://instagram.com/myreal03/
https://twitter.com/MyReaLAsli
https://www.wattpad.com/user/MyReaL
https://ask.fm/MyReaL03

Kocaman Sevgilerimle,


1 yorum:

  1. Bloğumda ödüllü blog keşif etkinliği ve bir de çekiliş var beklerim :)

    YanıtlaSil

İlk fırsatta cevap vereceğim!.. (:
I will reply your comment as soon as possible! (: