Keyifli okumalar (:
İlk bölümü okumayanlar için Tık Tık ^^
İkinci bölümü okumayanlar için Tık Tık ^^
Üçüncü bölümü okumayanlar için Tık Tık ^^
***
4. Bölüm: Oyun
Zamanı~~
Toplantı bitip de herkes yavaş yavaş ayrılırken odadan Savaş
burnundan soluyordu. Bu iş, onun için çok önemliydi. Bu ihaleyi kaybetmesi
demek yıllarca inşa etmek için savaştığı şirketi başta olmak üzere her şeyi
kaybetmesi demekti. O şirketi ele geçirmek için yıllar içinde adeta boka batmış
ve her türlü pisliğe bulaşmışken şimdi bir yeni yetmenin kendisini alt etmesine
izin veremezdi!
Hırsla yerinden kalkarken kendisine korkuyla bakan
asistanına öldürürcesine bir bakış atıp çantasını ve bilgisayarını toplaması
emrini verdi. Toplantı odasının çıkış kapısına doğru yol almadan hemen önce son
kez o buz mavisi gözlerle karşı karşıya gelirken gözlerinden ateşler saçıyordu
ama hayatında ilk defa bakışları, karşısındaki adamda istediği etkiyi
yaratmadığı gibi onun soğukluğu karşısında tükenip gidiyordu. Damarlarındaki
kanda akan öfke neredeyse somut bir hal almıştı. Bir an daha düşünmeden terk
etti toplantı odasını. Asansörde geçirdiği birkaç dakika öfkesini daha da
harlamıştı. Şirketten çıkıp arabasına bindiği an telefonunu eline alıp en
güvendiği adamını aradı.
“Bana hemen bugünkü toplantıya katılan ve işi elimden alan
piç ve onun destekçisi olan herif hakkındaki her şeyi bulacaksın! Analarından
çıktıkları andan itibaren aldıkları her nefesin bilgisini istiyorum. Hemen!”
deyip kapattı telefonu. Onun görüşmeleri de böyleydi işte, insanlara karşı asla
tolerans göstermezdi. Onun için çalışıyorsanız onun mallarıydınız. Sizi
istediği zaman, istediği şekillerde kullanırdı. Nasıl olduğunuzu, isteyip
istemediğinizi sormazdı. Eğer o istiyorsa sizin ne istediğiniz ne
hissettiğinizin bir önemi yoktu.
Barlas, suratına kapatılan telefonla birlikte dişlerini
sıkmış, telefonu neredeyse parçalayacak kadar yoğun bir kuvvet ile yumruk
yaptığı elinde kıstırmıştı. Yıllardır bu adama karşı gösterdiği müsamaha
dayanılır gibi değildi ama hayatı tam da boka sarmışken ve yaşaması yalnızca
bir saniyelik bir karara bağlıyken ona hayatını bağışlayan kişiydi Savaş. O
yüzdendi yıllardır yanında olup ona sadıkmış
gibi davranması. Aslında istediği an alaşağı edebilirdi onu. Her şeyini elinden
alabilirdi. Tüm adamlarını yıllar içerisinde kendi seçmiş, o, sıcacık ve
güvenliği hat safhada olan şirketinde her hafta değiştirdiği fıstık gibi
sekterleri ve asistanları ile gününü gün ederken kendisi İstanbul’daki her
türlü pisliği öğrenmiş, birçok gücü eline geçirmişti. Ama umurunda değildi.
Savaş’ın adını kullanmak, kendi adını kullanmaktan daha iyiydi. Gün gelip de
işler istediği gibi gitmezse bok yoluna giden kendisi olmayacaktı. Bu düşünce
ile yüzünde şeytani bir tebessüm belirirken yer altı dünyasının en iyi
hackerlarından birini aradı. Tabi ki de yer altı dünyasının o öldürücü
karanlığını ve kimi nasıl elinde tutması gerektiğini, hayatta kalmak için ne
yapması gerektiğini avucunun içi gibi biliyordu. Tıpkı kimin ne işe yaradığını
bildiği gibi…
Yalnızca birkaç saat sonra Ateş ve Azad’a dair tüm bilgiler,
fotoğrafları ve birçok önemli belgenin fotokopisi ile birlikte masasında
dururken geriye doğru yasladığı sandalyesinde oturmuş, viskisini yudumluyordu.
O bilgileri Savaş’a henüz vermeyecekti. Adamın sinirden kudurması ve bilgiler
için kendisini yeniden araması için bir süre daha beklemesi gerekiyordu.
Savaş’ın kendisine muhtaç olması hayvansı bir tatmin yaşatıyordu ruhuna.
Yerinden kalkıp ofisindeki gizli bölmeye giderken
sekreterini arayıp kendisine çıkmadan bir kahve getirmesini söyledi. Odanın
içinde bulunan bu gizli bölmeyi, dikkat çekmemesi için bir giyim odası gibi
dizayn ettirmişti. İçeri girildiği an birkaç farklı bölmeden oluşan bir kıyafet
dolabı, aynalar ve küçük duş bölümü gözler önüne seriliyordu ama simsiyah dolap
kapaklarından biri, ardında büyükçe bir yatak ve Barlas’ın zevklerine hizmet
eden birkaç oyuncağı saklıyordu. Yeni bir oyun için inanılmaz derecede
heyecanlıydı... Evet, Barlas’ın farklı bir oyun anlayışı vardı. Elbette o yaşlı
moruk gencecik ve fıstık gibi sekreterleri becerirken kendisi kenara çekilip
olanları izlemiyordu. Odasındaki gizli bölmeye girdikten sonra kendisini arayan
ve odaya girdikten sonra bulamayarak gizli bölmeye giren meraklı kedileri
kendisi de tatmin ediyor, onlara asla unutamayacakları anlar yaşatıyordu. Bu,
Tanrı’nın ona verdiği bir güçtü ve o da bu gücü kullanmaktan asla çekinmiyordu.
Kadınlar onun zevklerine hizmet etmek için varlardı. Aciz, meraklı ve zavallı
yaratıklardı. Ruhunun ve bedeninin yaşadığı tatmin için olmasa varlıkları bile
gereksizdi.
Üzerindeki ceketi ve gömleği çıkarttıktan sonra eli kemerine
uzanmıştı ki içeri giren ve kendisine seslenen kızı duydu. Dudakları keyifle
kıvrılırken telefonunu eline alıp kızın hareketlerini izledi. Elbette odasında
gizli kameralar vardı ve her anını kendisi bizzat kontrol ediyordu. Bu konuda
kimseye güvenemezdi!
Genç kız, üçüncü defa “Barlas Bey, kahvenizi getirdim
efendim. İyi misiniz?” derken sinsice gülümsedi. Belli ki bu defa biraz daha
uğraşması gerekecekti. Kenarda duran ceket askılığını bilinçli bir şekilde yere
devirdi.
Gürültüyü duyan kız, yüzünde dehşet verici bir panik ifadesi
ile “Barlas Bey iyi misiniz efendim? Güvenliği çağırmamı ister misiniz?” diye
sorunca içinden lanet edip onu odadan defetti. Bu aptal kızı işe kimin aldığını
bulup o geri zekalı ile birlikte işten kovacaktı! Öfkeyle dolaplardan birini
açıp üzerine siyah bir tişört geçirip çıktı odadan. Kapısını kilitlemişti
elbette! Her ne olursa olsun kendisi yokken kimsenin ona ait bir yere girmesine
izin vermezdi. Kimin ne yapacağını bilemez, kimseye güvenemezdi.
Son zamanlarda sıklıkla ziyaret ettiği striptiz kulübüne
doğru yol alırken, öfkesi hala dinmemişti. Günlerdir izlediği yeni dansçıyı
gece yatağa atıp öfkesini onun üzerinde atmaya karar verdi. Striptizciler
fahişe değil dansçıdır ayakları ona göre değildi. O sürtüğü yatağında istiyordu
ve o, ne isterse o olurdu!
Arabasını valeye teslim edip kulüpten içeri girerken
herkesin gözü genç adamın üzerindeydi. Uzun boyu, yapılı vücudu, elaya çalan
gözleri, hafifçe alnının üzerine dökülen gür, siyah saçları ile gören herkesi
kendine hayran bırakıyordu ama bu yalnızca bir kamuflajdı. Paketi içindekinden
daha pahalı olan bir hediye gibiydi Barlas. Tüm o mükemmel görselliğine rağmen
içi boş, beş para etmezdi.
Kendisine çevrilen bakışların da etkisi ile yüzündeki piç
sırıtışı daha da genişleterek her daim oturduğu, sahnenin tam karşısındaki
masasına kuruldu. Sahnedeki kızlara aç gözlerle bakan kalpazanlar ve onları
baştan çıkarmak için her türlü hünerini hiç çekinmeden sergileyen, kendini
onlara sunan kızlar, soluduğu hava ile birlikte ciğerlerine dolan sigara,
şehvet ve alkol kokusu... Tüm bunlar tutkunu olduğu şeylerdi. Para için kendini
ayakları altına seren ucuz fahişelerdi kadınlar. Hiçbir değeri olmayan zavallılar!
Bu striptiz kulübü ise son zamanlarda önüne sürdüğü yepyeni fahişeleri ile
bedenini ve karanlığını doyuruyordu. O, bu pisliklerle nefes alıp bunlarla
yaşıyordu. Gözlerini açtığı ilk andan beri karanlık, efendisi olmak için
elinden her şeyini almıştı. Tecavüze uğramış, günlerce aç kalmış, kendinden kat
kat daha kalıplı şerefsizlerden hayvan gibi dayan yemişti. Ve daha o yıllarda
acıyla inlediği her an hem karanlığa hem de tüm yer altına hükmetmeye yemin
etmişti!
Gözlerini kapatıp kendisine uzatılan sigaradan derin bir
nefes çekerken tamamlanmış hissediyordu kendini. En güçlü, en ilkel dürtüleri
haz denizinde boğuluyordu, o anda. Sigarasından son nefesini çekip oturduğu
yerden kalkarken mekan sahibi ile göz göze geldi. Hiçbir şey söylemeden adamın
odasına doğru yol aldı. Peşinden gelen adamın bir şey söylemesine izin vermeden
“Sahnedekini gönder bana,” dedi ve tam kapıyı açacakken kendisine itiraz etmeye
niyetlenen adamın yüzüne bile bakmadan boğazına sarıldı. Sol eli hala kapı
kolunun üzerindeydi ve dik duruşundan hiç ödün vermemişti. Adamı önüne çekip
gözlerini gözlerine dikerken ölüm dolu bir fısıltıydı dudaklarından dökülen.
“Bana karşı koymanın ölüm fermanını okumak olduğunu bilmediğini söyle bana, hadi. O beş para etmez nefeslerini almaya devam etmene izin vermem için af dile benden.”
İşte o, tam olarak buydu. İnsanlara acı çektirmekten zevk alan, etrafa saçılan haykırışlardan haz duyan bir adam…
“Bana karşı koymanın ölüm fermanını okumak olduğunu bilmediğini söyle bana, hadi. O beş para etmez nefeslerini almaya devam etmene izin vermem için af dile benden.”
İşte o, tam olarak buydu. İnsanlara acı çektirmekten zevk alan, etrafa saçılan haykırışlardan haz duyan bir adam…
Saçlarının arasına yer yer beyazların karıştığı adam, nefes
almaya zorlanarak, boğazını saran elden kurtulmak için debelenirken arkadan
başka birinin sesi duyuldu. Nefes nefese peşi sıra dizdiği cümleler telaşının
yansıması gibiydi...
“Barlas Bey, lütfen affedin efendim. Dansçı kızı getirdim. Odaya girmek için izninizi bekliyor.”
“Barlas Bey, lütfen affedin efendim. Dansçı kızı getirdim. Odaya girmek için izninizi bekliyor.”
Barlas, kolunun altında amansızca çırpınan adamın yalnızca
birkaç saniye sonra nefes alamaz hale geleceğini biliyordu ve arkasındaki adam
elinden bu zevki aldığı için daha da sinirlenmişti ama o an için önemli
değildi. Ne de olsa minik dansçı kızı onu bekliyordu. Adamı sağ tarafına doğru
fırlatıp attıktan sonra kızın yüzüne bile bakmadan, incecik bileğini kavradı ve
odadan içeri soktu peşi sıra. O an, yaşını olduğundan en az beş yaş daha büyük
gösteren makyajı, bedeninin dörtte birini bile zorlukla örten kıyafetleri ve
yüzündeki dehşet ifadesi ile yeryüzündeki en masum ve korunası insandı, genç
kız. Ama onu koruyacak, zorla tıkıldığı odadaki iblisin ellerinden kurtaracak
kimsesi yoktu.
Kızın yüzündeki her ifadeyi özenle izledi Barlas. Baş ve
işaret parmaklarıyla çenesini kavrayıp gözlerinin arasındaki bağı kurmak için
kızın başını geriye doğru itti. O gözlerde gördüğü korku ve endişe yeryüzündeki
en büyük armağandı karanlık ruhuna. Ve hazla geriliyordu kocaman bedeninin her
bir hücresi… Yüzünde şeytanı bir gülümsemeyle süzdü tüm bedenini, genç kızın.
Hiç düşünmeden üzerindeki kumaş parçasını parçalayarak sıyırdı bedeninden.
İşte şimdi, oyun zamanıydı!
***
Not: Gözünüze çarpan herhangi bir hata ve / veya eksik konusunda yorum yapmaktan çekinmeyin, lütfen. Sizler açıkları söyleyin ki ben daha iyisini yapabileyim, dimi? :)
Okuyan herkese teşekkürler ~~
Sosyal medya:
Aslı Yılmaz'dan Hikayeler -MyReaL-
https://www.facebook.com/groups/1483907988572435/ (Bu grupta yalnız kadın okuyucular var:))
https://www.facebook.com/MyRealAsliYilmaz/
https://instagram.com/asliyilmazmyreal/
https://twitter.com/MyReaLAsli
https://www.wattpad.com/user/MyReaL
https://ask.fm/MyReaL03
Kocaman Sevgilerimle,
Not: Gözünüze çarpan herhangi bir hata ve / veya eksik konusunda yorum yapmaktan çekinmeyin, lütfen. Sizler açıkları söyleyin ki ben daha iyisini yapabileyim, dimi? :)
Okuyan herkese teşekkürler ~~
Sosyal medya:
Aslı Yılmaz'dan Hikayeler -MyReaL-
https://www.facebook.com/groups/1483907988572435/ (Bu grupta yalnız kadın okuyucular var:))
https://www.facebook.com/MyRealAsliYilmaz/
https://instagram.com/asliyilmazmyreal/
https://twitter.com/MyReaLAsli
https://www.wattpad.com/user/MyReaL
https://ask.fm/MyReaL03
Kocaman Sevgilerimle,
0 yorum:
Yorum Gönder
İlk fırsatta cevap vereceğim!.. (:
I will reply your comment as soon as possible! (: