23 Ağustos 2024 Cuma

MyReal Yazıyor : Mini Bir Deneme / PART 4 ~~

Selamlar Sevgili Blog Dostum! 

Yeni bölümle karşınızdayım. Ne yazdım nasıl yazdım inanın ben de bilmiyorum :)
Bakalım neler olacak. 

ilk bölüm

ikinci bölüm

üçüncü bölüm


Keyifli okumalar.




Şarkının sonunda bay kendini beğenmiş küstah hiçbir şey yaşanmamışçasına arkasını dönüp kulise gitti.
Gerçekten mi? Her şeyi ben mi kafamda kuruyordum yani? Ozan’ın bana Es dediğini duyduğu için seçmemiş miydi o şarkıyı ? 

Evet Es zaten dünya da senin etrafında dönüyordu !

Birbirine girmiş duygu ve düşüncelerimin arasında boğulurken canım Aysu’m yetişiyor yine imdadıma. Hızlıca hesabı ödeyip beni de önene katarak hızla çıkıyor mekandan. Her ne kadar taksiyle gitmek için ısrar etsem de beni asla dinlemiyor ve birlikte evime geçiyoruz. Gördüğüm ilk yere kıvrılıp uyumak istesem de bunu da yapmama izin vermiyor ve hemen banyoya sürükleniyorum. Aysu suyu tam da sevdiğim sıcaklığa ayarlayıp banyodan çıkıyor. Bir süre ılık suyun bedenimden aşağıya akıp gidişini izliyorum. Ne zaman sonra fark ediyorum görüşümün bulanıklaştığını ve gözlerimden süzülen yaşları. Neye, niye ağlıyorum ki? Koca kadın saçma sapan bir şarkıyla hayallere kapılır mıydı? Hem ben ne zaman bu kadar zayıf bir kadın olmuştum?

Banyonun kapısı ısrarla vurulunca suyu kapatıp kenarda duran bornozumu üstüme geçirip çıkıyorum duştan. Aysu hemen içeri girip saçlarımı büyük bir özenle kurutup tarıyor ve düz örgü şeklinde örerek pizzalı tokalarımızdan birini takıyor. Normal zamanda olsa bu tokalar üzerinden bir sürü saçma espriler yapardık ama yapamıyoruz işte...


Kendimi o kadar yorgun hissediyorum ki banyodan çıkınca Aysu'nun hiçbir şey söylemesine fırsat vermeden yatak odama yöneliyorum. Yatağımın vereceği huzur ve mahremiyete gerçekten çok ihtiyacım var. Birkaç dakika sonra kapım çalınıyor. Aysu, ellerinde koca bardak bir su ve hapla geliyor. Hapı yutabilmek için suyun yarısını içiyorum. Oldum olası hap yutmaktan nefret etmişimdir.

Soğuk kış günlerinde içimi ısıtması için çok severek aldığım üzerinde mor çiçeklerin, birbirine dolanan dalların olduğu pikemi üzerime çekip gözlerimi kapatıyorum. Aysu da sessizce yanıma uzatıp bana sarılıyor. Bir anne şefkatine sahip kocaman yüreğiyle öylesine güzel sarıp sarmalıyor ki içimdeki kırgın kız çocuğunu. Kendimi bir kez daha çok şanslı hissediyorum. O bu hayatta bana verilmiş olan en kıymetli armağan. İçimden mi söylüyorum yoksa yüreğimden geçen bu sözler dilimden de dökülüyor mu emin değilim ama "Lütfen hep ol Aysu'm!" diyorum. Ve kendimi uykunun kollarına teslim ediyorum. Uyumak, insanoğluna verilen en büyük nimetlerden biri olsa gerek. İçinde bulunduğunuz andan, duygudan, kişilerden kaçmanın en etkili ve tehlikesiz yolu. Uyuyup uyanınca sanki her şey daha kolay geliyor insana, içimdeki o yoğun duygu her neyse normal  düzeye geri dönüyor, imkansız görünen mümkün olabiliyor...


~~

Ertesi sabah ışıl ışıl bir güne uyanıyorum. Yatağımın üzerine süzülen nazlı kış güneşi. Mutfaktan gelen tıkırtılar, Aysu'mun gene kendince ruhunu beslediği, kötü enerjileri defeden fon müzikleri, burnuma gelen poğaça ve sucuklu yumurta kokuları. Bundan daha tatlı bir sabah olabilir mi? 

Yatağımdan çıkıp üzerimdeki bornozdan sıyrılıyorum. Canım Aysu'mun özel seçimi olan bembeyaz gardırobumun pijama bölümünden enerjisini en çok sevdiğim mor, kendinden çizgili uzun saten pijama takımımı alıp yatağımın üzerine koyuyorum. Bilmem kaç yüz bin milyon göz olan canım gardırobumun iç çamaşır bölümünden de yine mor bir takım alıyorum. Dünkü siyahlar kraliçesinden sonra bugünkü Es enteresan bir şekilde fazla renkli sanki... Neyse! Üstümü hızlıca giyip banyoya gidiyorum. Aysu'nun dün büyük bir özenle ördüğü saçlarımı açıp ince bir lastik tokayla ensemden topluyorum. Yüzümü yıkayıp dişlerimi de fırçaladıktan sonra mutfağa geçiyorum. 

Müziğe kapılmış ve büyük özenle dilimlediği salatalıkları tabağa yerleştiren canım arkadaşıma sessizce yaklaşıp ensesinden öpüyorum. Ben kahkahalar atarken o çığlığı basıyor tabi!

"Ya Es yaaaa korkacağımı bile bile her seferinde niye aynı şeyi yapıyorsun ama ya!" diyor.

"Ama napim engel olamıyorum kendime, çok tatlısın," deyip sımsıkı sarılıyorum. 

"Hadi hadi bırak şimdi yumuş yumuş olmayı oturalım artık çok açım ben," diyen sevgili dostuma "Hele ben hele ben geberiyorum açlıktan!" diye karşılık verdikten sonra hemen yerime oturuyorum. 

Kötü enerjileri uzaklaştıran müziklerimizin -evet Aysu tam olarak öyle olduğunu söylüyor- eşliğinde sessizce kahvaltımızı yapıyoruz. Masayı toplayıp bulaşıkları makineye yerleştirirken "Eee napıyoruz bugün," diyen Aysu'ya hiç düşünmeden "Kafeye gitmek için hazırlanıyoruz," diyorum.

"Saçmalama Es!"

"Hayır saçmalamıyorum. Bu duruma bir son vermem lazım. Burada oturup sürekli sürekli ve sürekli aynı şeyleri düşünüp kafayı yiyemem. 
Oraya gideceğim bu kendini beğenmişte ne var da bu kadar etkileniyorum anlayacağım. Gerekiyorsa karşıma alıp konuşacağım," diyorum.

"Emin misin Es? Ya üzülmene sebep olacak bir şey söylerse?"

"O zaman üzülmem gerekiyormuş diyeceğim ve bir süre üzüleceğim Aysu. N'apim böyle kendi kendime depresif ergenler gibi mi takılayım? Kaç yaşında kadınım ben kendimi tanıyamaz oldum ya adını bile bilmediğim bir sap yüzünden uykularım kaçıyor, n'aptığımı bilmiyorum. Buna bir son vermek zorundayım."

Aysu pes ettiğini belli eder şekilde omuzlarını silkip "Peki tamam zaten sen bir karar aldıysan vazgeçmen imkansız. Hadi o zaman Derya ablaya gidiyoruz!" 

"Ya hayır ya ben evimde kalkıp pineklemek istiyorum."

"Üzgünüm bebeğim bu konuda da sen beni dinlemek zorundasın. Hadi bakalım kaldır o güzel poponu düş peşime," diyor.

"A a pis sapık," derken ellerimle popomu kapatıp gülerek odama koşuyorum.

Dizlerimin üzerine dökülen kısa kollu, mor elbisemi -bugün morların kadını olmakta kararlıyım anlaşılan-, ince siyah külotlu çorabımı ve siyah deri ceketimi çıkarıp yatağımın üzerine koyuyorum. Pijamalarımı üzerimden sıyırıp yastığımın üzerine bırakıyorum. -Of Aysu ya ne güzel akşama kadar pijamalarımla takılacaktım ben.- Yatağımın ayak ucunda duran pufun üzerine oturup çorabımı giymeye çalışırken yine ecel terleri döküyorum? İtiraf edin hadi şu ince çorapları giyerken bir yerine tırnağınız falan takılacak da kaçacak diye sizin de aklınız çıkıyor dimi? Bu konuda yalnız olamam yani...

"Es! Hadi ağaç oldum burada," diye bağıran Aysu'mun yanına koşarak gidiyorum. Bu kız nasıl bu kadar pratik olabiliyor ya? "Geldim geldim yahu bu ne hız," diyerek koluna giriyorum. Fakirhanemin kapısında duran sevgili Tesla'ya atlıyoruz ve on dakika içinde Derya ablanın salonuna varmış oluyoruz. 

Hadi bakalım savaş boyaları sürülsün! 


~~


Herkes mutlu son istiyor bakalım bu kız ne yapacak? :)

Yorumlarınız benim için çok değerli, lütfen mutlaka görüşlerinizi belirtin. ^^

Yeniden görüşünceye dek kendinize çok iyi bakın!

Kocaman Sevgilerimle,



6 yorum:

  1. İlginç bir son olacak diye düşünüyorum, hikâyenin genel akışına bakınca. Fakat yazarın potansiyelinin altını çizmem gerek; detaylar göz alıcı, metinler okuru içine çekiyor ve üslupdaki rahatlık etkileyici... yani okur memnun:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. buraneros
      ahh yazara ne mutlu ki böyle harika bir yorumla karşı karşıya *-*
      yürekten teşekkürler ! ~~

      Sil
  2. Es sanki biraz, ama çok değil biraazzcıık, abartıyor olabilir mi :) Hatta kız öyle panik oluyor, krizden krize giriyor ki şarkıcı çocukla geçmişleri var sandım. Finali merak etmekteyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlkay
      Abartıyor mu acaba? Yoksa onu böyle davranmaya iten içerilerde bir şeyleri tetikleyen bir şey mi var?
      Aklımda çok farklı bir şey var bakalım inşallah yazabilirim (:

      Sil
  3. Akıcı ve tatlı yazıyorsun, ikisinin dostluğu güzel gerçekten, her an yanında olan bir arkadaşa sahip olmak güzel. Bakalım bundan sonra neler olacak? Emeğine sağlık. 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. duygu özkan
      ah dostluk benim için bu hayattaki en önemli kavramlardandır. <3

      Sil

İlk fırsatta cevap vereceğim!.. (:
I will reply your comment as soon as possible! (: